21 Aralık 2009 Pazartesi

2010 İÇİN DİLEDİKLERİM....

Bu yılbaşı bir değişiklik yapıp, yeni yılla ilgili dileklerimi ‘evrensel çapa’ taşımaya karar verdim! Bu yaşıma kadar her sene inşallah, maşallah diyerek kendimle ilgili bireysel dileklerim, patlatılan onlarca nar ve temizlik için sarfedilen onca çabanın ardından; baktım ki olmuyor... İnşalah ve maşallahla hayat yürümüyor. Ben de bu yüzden olaya 2010’la özel değil genel olarak ilgilenmeye karar verdim!

BU YIL;

1) Herkesin cep telefonunu doğru kullanmayı öğrenmesini istiyorum. Adı üstünde, sürekli cebimizde olan bu teknoloji harikası ürünlerin açılamayacağı zamanlar da var. Cebimde olması demek, 24 saat beni arayan herkesin aradığı dakika bana ulaşabilmesi anlamına gelmiyor. Bazen doktor kontrolünde, otobüste, eczanede, market kasasında, uyurken, banyodayken, çocuğu azarlarken ve bunalım takılma modu ilan edilip evde pijamalarla tv seyrederken çalan telefonlar doğal olarak cevaplanamıyor. EEE o zaman doğru kullanım için ne yapmalı? Açılmayan telefon ısrarla 5 kez daha aranmamalı di mi? Ve hatta aranılan kişiye ulaşılamadığında, o kişinin 7 göbek sülalesi, arkadaşları ve hatta sevgilisine kadar geniş bir yelpazenin de aranmaması gerektiğini herkesin öğrenmesini diliyorum. Cep telefonunun, tıpkı evdeki ahizeli telefon gibi algılanmasını istiyorum. Arandığında cevaplanmıyorsa, bunu hırs yapmak yerine ‘geri dönüşü’ herkesin öğrenmesi 2010’daki en büyük dileğim. Cep telefonuyla ilgili bir başka konuda, bu numaraların makul saatlerde aranması. Özellikle mümkünse hafta sonu sabahın kör saatinde ya da gece geç saatlerde kısa mesaj ve aranma yoluyla ulaşımın; teknolojik çağdaki adab-ı muaşeret kurallarına hiç uygun olmadığını herkesin öğrenmesini istiyorum.
2) Herkesin internet ortamında düzgün davranmayı öğrenmesini istiyorum. Özellikle Facebook ve MSN gibi sosyal paylaşım alanlarına açılış şifresiyle değil de ar damarıyla girilmesinin zorunlu hale getirilmesini istiyorum. Google’un acil bu durum için proje geliştirmesini ve edepsiz bulduğu her yaklaşımda “ar damarınızın çatlamasından kaynaklanan sızdırma nedeniyle geçici bir süre sayfanıza erişim yasaklanmıştır” uyarısı göndermesini diliyorum. Böylece sevgilisi-kocası yani kısaca hayat arkadaşı olan kişilerin özellikle facebooktaki sayfasında bulduğu her satırı, sütünü ‘Beğendim’ diye yazanların harcadıkları boşa çabalar da çatlak sızıntısından akıp gidecektir! Daha merhaba’nın m’sini demeden MSN adresini isteyenlerin ar damar çatlakları ise başta eşleri olmak üzere tüm akraba-ü talükatlarına yeni oluşturulacak ‘İPD yani İnternet Polis Departmanı’ aracılığıyla bildirilsin istiyorum.
3) Yalan söyleyen herkesin burnunun Pinokyo gibi uzamasını istiyorum. Evet evet, evetttt, 2010 için en büyük dileğim bu aslında. Soyut kavram olan yalanı kanıtlama şansımız fizik kurallarına göre imkansızdır. Amma...... ya yalan söyleyen herkesin burnu Pinokyo gibi uzarsa??? Nesiller kurtulur yemin ederim ki, ülkeler, medeniyetler, evlilikler, küresel ısınma; dünyayla ilgili aklınıza gelen her şey kurtulur. Düşünsenize kelli felli adamların, yaşı başı ilerlemiş sevimli tonton adamların burnunun uzadığını!!! Ya yıllardır çok itibar gören bilmem ne teyzelere ne demeli? Kim bilir mahallede kaç genç kızın hayatını yakmıştır söylediği yalanlarla! Ve hepsinin burnu upuzun; alın işte size kanıtı!!! Süper, yemin ederim bu iş mahalleden başlar oradan il genel meclisi, daha sonra da Türkiye Millet Meclisi, Nato- mato aklınıza gelebilecek her yere ışık hızıyla yayılır ve sonuç; Temiz Toplum, Temiz Dünya, Tertemiz hayat...
4) Kurtlar Vadisi’nin sadece televizyonda oynamasını istiyorum. Bunun bir dizi film olduğu ve aktörler-aktrisler tarafından senaristlerin yazdığı senaryoyu oynarlarken yönetmenin de bunu kaydettiğinin anlaşılmasını istiyorum. Sokağa her çıktığımda aynı parlak takım elbiseler eşliğinde kendini Kurtlar Vadisi sanan adamların kötü bakışlarına maruz kalmak istemiyorum. Evinde oturup çerez-meyvesuyu eşliğinde bu diziyi seyredenlerin, kendilerini onlardan biri zannetmeyi bırakmalarını ve sadece izleyici olduklarını kabullenmelerini diliyorum. Bakınız, rakip dizilerin izleyicileri etrafı rahatsız ediyor mu? Behlül ile Nihal’i izleyenler gidip mahalle sakinleriyle nasıl ‘araya yastık koymaca oynamıyorsa’, Kurtlar Vadisi izleyicilerinin de yayın saati bitince gerçek hayata dönmelerini istiyorum.
5) Dinin, Allah ile Kul arasında olduğunun öğrenilmesini istiyorum. Şüphesiz, Allah her birimizi eşit yaratmış. Her insana her şeyi eşit dağıtmış, bir insanın bir diğerinden üstün olmasının Allah katında mümkünatı yok. Yaşamda sadece iyi ya da kötü olmayı tercih edersiniz. Ve kötülük yaparken de ne bir dua-matik ne de ibadet-matik olsun ki, o kötülükleri silsin. Kötülük yapıp okunulan dualar ya da yapılan ibadetlerin anlık kendini kandırmadan başka bir şey olmadığı konusunda herkesin aydınlanmasını istiyorum. Bu dünyada eylem olarak ne yaparsan, öteki dünyada o eylemin hesabını verirsin. Sadece bu kadar basit, iyilik yaparsan iyiliğin kötülük yaparsan da kötülüğün.........
6) Sosyal Sorumluluk Projelerinin gerçekten bir anlamı olsun istiyorum. Büyük şirketlerin yılın belirli dönemlerinde ‘Sosyal Sorumluluk Projesi’ adı altında saçma sapan organizasyonlara yatırdıkları paralar yerine, işsizlik oranının çok yüksek olduğu ülkemizde, İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndan işsiz insanları seçip işe almalarını diliyorum. Kuruyan bir avuç su, ölmek üzere olan bilmem ne hayvanı ya da bulutlara en yakın noktaya ulaşma gibi amaçsız hedeflerle asla sosyal sorumluluk alınamaz. Buralara harcanan paraları, işsiz insanlara iş gücü açarak tüm ailelerin geleceğini kurtarmak gerçek sosyal sorumluluk olur. Büyük şirketler, 2010 yılı itibariyle İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvurduklarında, özellikle üniversite mezunu ve master derecesinde bir çok süper beyinin işsiz olduklarını görebilirler. Ve eminim ki bu ülkedeki işsizlik sayısı azaldığında, ekolojik denge başta olmak üzere bir çok problem kendiliğinden hallolur!!! Hatırlatırım ki, mutlu topraklar ancak üzerinde mutlu bireyler yaşadığında gerçekten mutlu olabilir!
7) Gökten Zembille yepyeni bir siyasal parti düşsün istiyorum. Kendi aramızda konuştuklarımızı, dile getirdiğimiz şikayetlerimizi ve hayallerimizi kurabilecek bir siyasi partinin bir sabah ansızın gerçekten gökten zembille hayatımıza girmesini istiyorum. Yıllardır saçımızı başımızı yolduğumuz konulara dur diyecek ve başta eğitim-sağlık olmak üzere her konuda medeni birey olarak yaşamamızı sağlayacak bu partinin lideri ve kurmaylarının artık bu ülkenin başına geçmesini istiyorum. Ben de hayatımda ilk kez, bir siyasal parti lideri konuşurken mutluluktan ağlamak, ona yüreğimden büyük bir sevgiyle bağlanmak, evimin duvarlarını onun posterleriyle donatmak istiyorum. Meclisteki görevlilerin tarihte ilk kez Bakan değil de Gören, en tepedekinin de Başbakan değil de HerşeyiGören olarak değişmesini istiyorum.
8) Belediyelerin ihale yoluyla değil de hayırla iş kabul etmelerini istiyorum. Her konuyla ilgili belediyelere iş yapacak kurumların bunu gönülden yapmaları en büyük arzum. Yıllık hayır davranışlarını kabul eden belediyeler böylece her ay kaldırım taşlarını sökmez, otobüs duraklarını değiştirmez, su-doğalgaz borularını her hafta değiştirmeye kalkmaz. Çünkü iyilik bir kere yapılır ve yerini bulur! Böylece biz de durmadan çukurların içinden yağmurda çamurda düşe kalka gitmek durumunda kalmayız.
9) Küfürsüz Hava Sahası oluşsun istiyorum. Evde, sokakta, bakkalda, çakkalda, trafikte, pazarda, meyhanede, dost meclisinde, otobüste, metroda; aklınıza gelebilecek her yerde artık küfürsüz hava sahası oluşturulsun istiyorum!
10) Çocuğumu, çocuğunu, çocuğu, çocuklarımızı, çocuklarınızı, çocukları mutlu edelim istiyorum................................................................................................................................

Bu ve buna benzer ana hatları değiştiremezsek, değil 2010, bilmem kaç yüzyıl daha geçse hiç kimse için “iyi yıllar” olamaz. Bilmem özetleyebildim mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder