
Hiç fark etmemiştim bugüne dek, hiç ama hiç fark etmemişim. Yeni fark ettiğim için kendime mi kızayım, bugüne dek etrafımda hiç kimsenin bundan bahsetmemesine mi şaşırayım ya da Mezzaluna’yı cesaretinden dolayı kutlayayım mı, karar veremedim. Müslüman dünyasındaki en büyük tartışmalardan biri olan ‘domuz eti yeme- yememe’ meselesine ilk kez bu kadar endişeyle bakabildim. Ben her zaman domuz eti yerim, çocukluğumdan bu yana yerim, yalan söyleyecek durumum; ihtiyacım hiç mi hiç yok. Bu tür alt başlıkların hoşgörü başlığı altında toplandığına inanırım. Yiyen yer, yemeyen de yemez. Bu bir tercih meselesidir. Ve, attığımız her adımda olduğu gibi domuz eti konusunda da, herkesin birbirine hoşgörülü davranması gerektiğine inanırım. Her neyse, geçen hafta çok mutlu mesut bir şekilde son zamanların en havadar alışveriş merkezi olan Kanyon’a gittiğimizde ‘hadi pizzaaaaa yiyelim’ dedik. Bir güzel Mezzaluna’ya kurulduk. Hemen menüyü istedik, ki ben her zamanki favorimden yiyeceğim için menüye bakma ihtiyacı bile hissetmedim. Derken masanın sorusu ‘ne yiyeceksin’ yerine ‘domuz etsiz bir şey yok mu?’ya dönüştü. İlk başta inanmadım, verin bakalım şu menüyü bulurum ben size dedim. Mezzaluna’nın menüsünde aradım taradım ama domuz etsiz bir salam ya da jambona rastlayamadım....... Bir kez daha derin nefes alarak menüye en b

Nasıl yani ya???? Pardon ama nasıl yani? Müslüman bir ülkede para kazanacaksın ve müslümanlara böyle bir dayatmada bulunacaksın? Yok öyle bir şey, kusura bakmayın. Bu ülkedeki her taşın altında hepimizin ödediği vergiler var. O restoranın kazandığı her kuruşta müslüman cüzdanı var! Domuz eti yiyen birisi olarak bunu çok ciddi bir dayatma olarak algılayarak, hayatımda ilk defa Mezzaluna’dan yemek yemeden kalktım. Bu yazıdaki amaç, dini başlıklar altında klişe sorunları gündeme getirmek değil. Bu yazının amacı dayatmalara hayır demek! Patronun yaptığı dayatma, cahillerin yaptığı dayatma, ailelerin yaptığı dayatma, arkadaşların yaptığı dayatma,..... Dayatma da dayatma! Ama gerçekten de bize hiçbir şey dayat-ma! Nasıl ki bir hristiyan ülkeye gidip müslüman dayatması yapamayacağına göre; aynı şekilde müslüman ülke

Bu arada, öyle dünya para vererek markalaşma konferanslarına filan katılmaya hiç gerek yok. Markalaşma çok basit bir şey! İlk önce bulunduğun ortama uygun hizmet vereceksin ki, kaliteni kanıtlayacak ardından da adın marka olacaksın. Bakınız Coca Cola’ya, ramazan ayında herkesten daha müslüman reklamlarla hepimizin evini şenlendiriyor. Zannedersin ki, adamların büyük büyük büyük babası müslüman da içlerinde bir uhde kalmış. Hayır efendim onlar gerçek bir marka ve her şeyden önce bulundukları coğrafyaya göre hizmet veriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder