23 Kasım 2009 Pazartesi

KIRAÇ BU KEZ DE HARİKA “YOLCU”


Kıraç’ın müzik dünyasında çok enteresan bir yeri var. İnsanın duygularını bir anda fışkırtabilmeyi çok iyi biliyor bu adam. Bu yüzden de dizi müzikleri konusunda da oldukça başarılı. Son albümü “Yolcu”da yine harika bir iş çıkarmış. Herkesin memleketinden kalma gizli sandığındaki türküleri gün ışığına çıkartarak hepsini rock formatıyla müzikseverlere sunmuş. Çok da iyi yapmış, ellerine sağlık!
Albümü piyasaya çıkmadan önce Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdiği tanıtım konserinde Kıraç herkesi o kadar güzel coşturdu ki, izlenmeye değerdi. Sahnede yeni albümünün taptaze şarkılarını söylerken o kadar güzel ambiyans yarattı ki, aklıma birden çocukluğum ve genç kızlık yıllarımın ilk dönemi düştü! Daha böyle yeni yeni büyümeye başlayıp da, birkaç bilgiyle kendimizi dünyanın hakimi sandığımız yaşlar vardır ya hani o yaşlarda hiçbir şeyi beğenmeyiz. Her şey özellikle de büyüklerimizin söyledikleri, dinledikleri, yedikleri içtikleri batar ya.... Biz hep onlardan daha iyi biliriz, onlar neyi bilirler ki dönemi... Ta ki hayatla karşılaşana kadar sürer gider bu çocukluk. Ama ne zaman ki hayat burnumuzu bir güzel sürter, tokatlar bir bir sıralanır yaşamdan, işte ancak o zaman büyüme kararı alır insanoğlu! Arkadaşlardan yenen kazıklar, aşıktan yenen tokatlar, para denen en büyük tuzak ve hiç yok yere gelen terk edilişlerle bir güzel acının hazzıyla büyürüz.(gerçi bu gruba dahil olmayan insanlar da vardır, kaç yaşına gelirse gelsin kendi gölgelerinden bile korktukları için hiçbir zaman büyümeme kararı alırlar, neyse konumuz onlar değil!)
İşte o çocukluk dönemlerinde klasınızı en çok düşürecek hareket ‘türkü’ dinlemektir! Yabancı dillerdeki şarkılar ne kadar üstün gelir türkülerden. Ya da pop müzik ne kadar moderndir. Ama, aman allahım türküler asla yanımıza yaklaşmasınlar!!! Sonra yavaş yavaş öğreniriz o kültürün, üzerinde yaşadığımız toprakların en büyük mirası olduğunu ve ne anlatmak istediğini. Ondan sonra da kişi, büyüme operasyonunu tamamladıktan sonra mutlaka kendine bir türkü seçer. Onu rastgele nerede duysa durur ve içli içli yakar türküsünü... Ve her hayattan tokat yediğinde arar bulur türküsünü derdini paylaşmak için. Özellikle milli bayramlarda, ya da özel günlerde sıkça bu türküyü paylaşır modernizmin en büyük yüzü olan internet ağında. Hiç beklemediğiniz insanlar bir anda facebookta bir türkü paylaşıverir; ya doğduğu memleketinin kurtuluş günüdür ya da onun için başka coşkulu bir gündür....
İşte özellikle bu açıdan bakıldığında Kıraç, çok takdir edilecek bir müziğe imza atıyor. Hem herkesin gizli sandığında kalmış türküleri rock versiyonunda günümüzün en modern haliyle sunuyor, hem de yeni gelen nesillere de bu kültürümüzü öğretiyor. O kadar da keyifli bir albüm yapmış ki, dinlerken coşuyor, yerinizde duramıyorsunuz. Bunları bir de harika sahne şovuyla sunmayı da başardı Kıraç ve ekibi. Bir tarafta dansçılar diğer tarafta koro ve yaylılara kadar özenle oluşturulmuş orkestra eşliğindeki gösteride tüm salon ayakta dans ediyordu. Ve işin en güzel tarafı, en çok eğlenen Kıraç’tı. İşini o kadar çok inanarak yapıyordu ki, her şarkıda daha da çok coşku veriyordu. Harika bir konserin ortasında çocukluğum ve bugünüm arasında gidip gelirken birden gözüm canım arkadaşım Cengiz Köroğlu’na takıldı. Kıraç’ın hemen arkasında bu harika ekibin parçası olan üniversiteden sınıf arkadaşım Cengiz öyle güzel çalıyordu ki gitarı, sanki içimden geçen tüm o ‘büyüdükte bak bugünlere geldik’ duygusunu fışkırtıyordu .....


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder